Aşklarıyla tarihe yazılanlar

Kimi müzisyen, kimi ressam kimi de oyuncu. Hepsinin ortak noktası ise yaşantılarının büyük bölümüne aşkın yer alması. 14 Şubat Sevgililer Günü dolayısıyla derlediğimiz en özel aşk hikayeleriyle romantik bir yolculuğa..

Aşklarıyla tarihe yazılanlar
Yayınlanma: Güncelleme: 128 views


Kimi müzisyen, kimi ressam kimi de oyuncu. Hepsinin ortak noktası ise yaşantılarının büyük bölümüne aşkın yer alması. 14 Şubat Sevgililer Günü dolayısıyla derlediğimiz en özel aşk hikayeleriyle romantik bir yolculuğa çıkarıyoruz.

Frida Kahlo & Diego Rivera


Frida Kahlo, geçirdiği talihsiz kaza sonrası iyileşmeye ve sosyalleşmeye başladığı dönemde Diego Rivera ile tanışıyor. Diego Rivera da da tıpkı FridaKahlo gibi bir ressam. Bu birliktelikte yaşanan acı, sevgi ve daha pek çok duygu akıllarda yer eden aşklar arasına girmesini sağlıyor. Tanışmalarının ardından her şey o kadar hızlı gelişyor ki hemen aşık olup evleniyorlar. Evlendikleri 1929 yılında Diego 42 yaşınayken Rivera ise 22 yaşındaydı. 1939 yılında Diego Rivera’nınFridaKahlo’nun ablasıyla ilişkisi ortaya çıkınca boşanıyorlar ama bir yıl sonra yeniden evleniyorlar. Diego’nun hayatında yarattığı acıyı FridaKahlo “Seni sevmeye başladığım o günden beri acı çeken bir yüreğim var.” diyerek ilişkilerinin bir o kadar tutkulu bir o kadar da acı dolu profilini çiziyor. Ayrıca Frida’nın Diego için yazdığı yüzlerce aşk ve özlem dolu mektup bulunuyor.Frida onunla olduğu ve olmadığı tüm dönemlerde özledi Diego’yu. Onu her daim sevmeye devam etti. Onların aşkı sadakatsiz ancak ölümsüzdü.Frida’nın 1954 yılında hayata gözlerini yumması ile bu aşk hikayesi son buldu…


Monaco Prensi III. Rainer &Grace Kelly

Grace Kelly döneminin en ünlü ve güzel oyuncularından biriydi. Monaco Prensi III.Rainer ise ona karşı uzaktan uzağa büyük bir aşk yaşıyordu. Bu aşkın aslında mantık yönü de vardı. Monaco halkı prensin evlenmesini ve veliaht dünyaya getirmesini bekliyordu çünkü aksi halde ülke Fransa kontrolüne geçecekti. Grace Kelly’nin bir moda çekimi için Prens Rainer’in davetiyle Monaco’ya gelmesiyle tarihin sayfalarında yer alan aşkta başlıyordu. Aşklarının ardından hemen evlenen çift evleniyorlar ve Caroline, Albert ve Stephanie dünyaya geliyor. 10 yıl boyunca masalsı bir aşkla yaşıyorlar. Ancak bir süre sonra Prens Rainer’in eşine olan ilgisinin azalması, aldatma dedikoduları Prenses GraceKelly’i depresyona sürüklüyor. Hayal kırıklığı yaşayan Prenses GraceKelly, bu dönemden sonra kendisini hayır işlerine adayarak Monaco halkının sevgisinini daha da çok kazanmayı başarıyor. 14 Eylül 1982’de GraceKelly’i geçirdiği trafik kazasında hayatını kaybetmesi Prens Rainer’i derinden etkiliyor. Rainer bu kazanını ardından Grace’in değerini anlıyor ancak üzüntüsünü ve sevgisini kalbine gömmekten başka çaresi kalmıyor. Prens Rainer, değerini çok geç anladığı büyük aşkını kaybettikten sonra bir daha hiç evlenmedi ve öldükten sonra Grace’in yanına gömüldü.

John Lennon & Yoko Ono


John Lennon ile Yoko Ono, ilk kez 1966 yılında Ono’nun Londra’daki resim sergisi açılışında tanıştı. Sergide birbirlerine ilk görüşte aşık oldular.Bu tanışma sıradışı hayatlarının ve aşklarının başlangıcı oldu. Tanıştıklarında John Lennon evliydi ama bu aşka dur diyemedi.JohnLennon eşinden ayrıldıktan sonra Yoko ile 1969 yılında evlendi. Barış ve özgürlük uğruna tüm dünyaya karşı savaştılar ve hiç yılmadılar. Yaptıkları sanat bu savaşta onların en büyük aracı oldu. Vietnam Savaşı’nı da protesto ettiler. John Lennon Beatles için İngiltere Kraliyet Ailesi’nin verdiği şeref madalyasını bile geri çevirdi. Nedeni, Yoko’nun İngiltere dış politikasına olan protestosu olduğu söylendi. 1975 yılında doğan oğullarıyla bu mutluluk daha da arttı. Bu güzel günler 8 Aralık 1980 tarihinde John Lennon’un evinin önünde takıntılı bir hayranı tarafından vurularak öldürülene dek sürdü. Yoko aşkını kaybederek hayatının en büyük acısını yaşamış oldu. John’un zamansız gidişi Yoko Ono’yu ona olan aşkını yaşamasından alıkoyamadı. Dünyanın dört bir yanında aşklarını ebedi kılacak eserler üretti. Yoko Ono, eşi Lennon’un anısına Central Park’ta StrawberryFields Anıtını, Japonya’da John Lennon müzesini ve İzlanda’da ImaginePeace Kulesini yaptırarak eşine olan aşkını tüm dünyaya gösterdi ve onu ölümsüz kıldı.

Elizabeth Taylor & Richard Burton

Gözleri ve bakışlarıyla nam salan başarılı oyuncu Elizabeth Taylor ve Richard Burton’un yıllarca konuşulacak aşkı Kleopatra filminin setinde başlamıştı. İlk öpüşme sahnelerinde dudaklarını birbirlerinden ayıramadıkları için yönetmen ‘kesiyoruz’ diye bağırmak zorunda kaldı fakat çift öylesine bir büyüye kapılmışlardı ki yine öpüşmeyi bırakamadılar. Bu aşk başlarken her ikisinin de evli olması büyük sansasyon yaratmış ancak çift tüm baskı ve eleştirilere rağmen 1964 yılında evlenmişlerdi. İki kez evlenen boşanan çiftin ilişkileri sadece kamuoyunun değil Vatikan’ın müdahelesine ve yorumlarına bile maruz kalmıştı. Vatikan, Elizabeth Taylor ve Richard Burton’ı yaşadıkları ilişkilerinden dolayı kınarken ve ilişkilerinin erotik bir hayalperestlikten başka bir şey olmadığını belirtmekten geri durmadı.Onların ilişkilerini en güzel niteleyen tabir ateş ve barut gibi olmalarıydı.     Ünlü oyuncuların aşkı o kadar kuvvetli ve şiddetli bir aşktı ki o dönemde yüzyılın evliliği olarak ilan edildi.     Taylor ve Burton’ın evliliği, 1974 yılında bitmiş gibi gözüksede her ikisi de ölümlerine kadar bu fırtınalı aşklarının izlerini kalplerinde beyinlerinde yaşadılar. 1984’te ölmeden önce Richard Burton bir arkadaşına Elizabeth’ten bahsederken, ‘hala göz kamaştırıyor’ demekten kendini alıkoyamazken Elisabeth Taylor da Burton’un ölümünün ardından yapılan bir ropörtajda ‘Eğer Richard yaşasaydı kesinlikle yine evlenirdik’ açıklamasını yapmıştı. Onların aşkı hiçbir zaman bitmeyecek olan aşklardandı. Neden birlikte yapamadıkları sorulduğunda Elizabeth Taylor ‘Belki de birbirimizi haddinden fazla sevdik.’diyerek ilişkilerini özetlemişti.

 

Jane Birkin ve Serge Gainsbourg

Jane Birkin ve Serge Gainsborg’un yaşadıkları sınırları belli olmayan sıradışı bir aşk hikayesi.     Jane ve Serge “Slogan” filminin setinde tanıştı. Filmin yönetmenin ayarladığı bir akşam yemeğinde karşı karşıya geldiler. Jane büyük aşkı Serge’nin mutsuz halinden rahatsız olup onu dansa davet etti. Serge “Ben dans etmeyi bilmem”, demesine rağmen pistteydi. O dans gece boyu sürdü. Jane günün ilk ışıklarında dans ettikleri şarkının bulunduğu plağı satın aldı ve Serge’ninayak ucuna bıraktı. Romatik, dolu dizgin bir aşka yelken açtılar.Birbirlerine deliler gibi aşık olmuşlardı fakat aynı çatı altında kalamayacak kadar da bağımsızlıklarına düşkünlerdi. Hiç bir zaman tam anlamıyla birlikte olamadılar ama ayrılmadılar da. 11 yıl boyunca Serge bir kalp kriziyle ölene kadar birbirleriyle görüşmeye ve dizginlenemeyen aşklarını yaşamaya devam ettiler. SergeGainsbourg ve JaneBirkin, Serge’nin ölümünden bir gün önce bile birliktelerdi. Normal bir ilişkileri olmasa da bu ölümsüz aşk, hikayeleri ve fotoğraf kareleriyle yaşamaya devam ediyor.

Salvador & Gala Dali

YARIM ASIRLIK MUTLULUK

Sanat dünyasının dahisi Salvador Dali ile Gala’nın unutulmaz aşk hikayesi…En az Salvador Dali kadar deli bir aşk. Dali yaşadığı travmalardan dolayı kadınlar ve aşk konusunda güvensizdi, ta ki karşısına eşi Gala çıkana kadar. Dali yıllardan sonra ilk kez bir kadına karşı tarifsiz hislere kapıldı. Fakat Gala evli ve çocukluydu. Bu asla onlar için bir engel olmadı. Gala bu aşk için eşi ve çocuğunu terk edip Dali’ye gitti. Gala, Dali’nin yıllar sürecek ilhamı oldu. Sanatçı kalbine nakşettiği aşkının izlerini hemen hemen her tablosuna işlemeyi ihmal etmedi.Bu aşk 50 yıl sürdü. 50 yıl boyunca gözleri birbirlerinden başkasını görmedi. Dali’den 10 yaş büyük Gala dünyaya ondan önce veda etti. Dali ise Gala’nın ölümünden sonra hayat ile tüm bağlantısını kesti. “Gala’nın acısından –ki benim acımdır-, Gala’nın ölümünden –ki benim ölümümdür- başka hiçbir şey hayatıma dokunamaz.” diye ifade ederek Gala’yla olan aşkının ne kadar büyük olduğunu gösterdi.

Arthur Miller & Marilyn Monroe

Biri Hollywood’un sarışın yıldızı, diğeri ise yorgun bir evlilikten kaçmaya çalışan Amerika’nın en başarılı oyun yazarlarından biri. Kısa bir süre de olsa mutluluğu birbirlerinde bulan iki insan.Marilyn Monroe ve Arthur Miller… Arthur Miller, Marilyn Monroe ile ilk kez film stüdyosunda tanıştı. Miller, Marilyn Monroe’nun film dışındaki çekici hareketlerinden hoşlandığını söylüyordu. Marilyn Monroe ve Arthur Miller 29 Haziran 1956’da çift evlendiler. Marilyn Monroe Miller’a olan aşkını şöyle ifade etmiş. ‘İnsanların çoğu babalarına hayranlık duyar ama ben böyle birisiyle hiç karşılaşmadım. Hayran olacağım bir insana ihtiyacım var. Günün şartlarında çift için olumsuz yorumlar da yapılmıştı. . Entelektüel bir oyun yazarının, güzelliği ile ön planda olan Marilyn Monroe ile evlenmesi zaman zaman eleştirilerin yapılmasında sebep olmuştu. Miller çifti 11 Kasım 1961 boşanmıştı. Biten aşk hikayesinden geriye, Marilyn Monroe’nun düğün fotoğrafının arkasına yazdığı ‘Hope, Hope, Hope’ notu kalmıştı.


Johnny Cash, June Carter

Tüm zamanların en büyük aşk hikayelerinden biri, country müziğin efsane isimleri Johnny Cash ve June Carter arasında yaşandı. Öyle ki Johnny’nin aşkına yazdığı mektup dünyanın en güzel aşk mektubu seçildi.June Carter, Elvis Presley’den KrisKristofferson’a kadar pek çok erkeğin kalbini yakmış, iki evlilik atlatmış ve iki çocuklu başarılı bir müzisyenken JohnnyCash’le tanıştı. Bu tanışmadan sonra başlayan aşkları tarihin gördüğü en naif ve en büyük aşklardan biriydi. Bu aşk öylesine büyüktü ki filmi bile çekildi. WalktheLine filmi Johnny Cash ve June Carter’ın efsanevi aşkını yaşatmaya ve gelecek kuşaklara aktarmaya devam ediyor.

 

İLK YORUMU SİZ YAZIN

Hoş Geldiniz

Üye değilmisiniz? Kayıt Ol!

Hemen Hesabını Oluştur

Zaten bir hesabın mı var? Giriş Yap!

Şifrenizi mi Unuttunuz

Kullanıcı adınızı yada e-posta adresinizi aşağıya girdikten sonra mail adresinize yeni şifreniz gönderilecektir.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.